Sözleşmeli öğretmene kaçak, vasıfsız işçi muamelesi!

Haber Giriş : 12 Ocak 2005 12:17, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Sözleşmeli öğretmenlere resmen' kaçak, göçmen, vasıfsız, kimsesiz işçi muamelesi yapılıyor!

? Boğaz tokluğuna bile asla yetmeyecek bir ücretle [200 -300 YTL!] çalıştırılan öğretmenlerin sayısı onbinleri buluyor!

? Bu bir devlet ayıbı, millet utancı!..

Asgari Ücret Tespit Komisyonu 2005 Ocak - Aralık döneminde uygulanacak asgari ücreti net 350 milyon TL (350.15 YTL) olarak belirledi. Çeşitli sendikalar periyodik olarak her ay 4-5 kişilik ailelere dair "açlık sınırı" ve "yoksulluk sınırı" raporları hazırlıyorlar. Aralık ayındaki iyimser araştırma ve raporlara göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 513 milyon liraydı (513 YTL), aynı dönemdeki yoksulluk sınırı ise l milyar 562 milyon lira (1.562 YTL). Asgari ücretin kabul edilebilir olması için bir hayli artırılması gerekiyor yani.

Türkiye'de 5 milyondan fazla kişi asgari ücretle çalışıyor. Bu nedenle asgari ücret artışları ve asgari ücret ile alakalı tartışmalar, artışlara yansımasa da zaman zaman gündeme geliyor.
Peki devletin asgari ücretin altında, hem de üniversite mezunlarım çalıştırdığım kaç kişi biliyor acaba. "Geleceğimizin teminatı" denilen öğrencilerin emanet edildiği kişiler bunlar üstelik.


200 MİLYON LİRA ALAN ÖĞRETMEN VAR

Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı öğretmenlerin ortalama olarak 850-900 milyon lira .(850-900 YTL) maaş aldığını biliyoruz. Oysa tüm öğrencilere eşit kalitede hizmet götürmesi gereken Milli Eğitim Bakanlığı, herkese aynı hizmeti götürmediği gibi aynı işi yapan öğretmenlere de aynı ücreti vermiyor.

Bakanlık bugün değişik kategorilerde öğretmen çalıştırıyor. Bunların ilkinden söz ettik; 657 sayılı yasaya uygun olarak çalışan öğretmenler. Maaşlarından haklı olarak şikayet etseler de Türkiye'nin ortalamasına koşut bir ücret alıyorlar.

Bunun dışında Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde 657 sayılı devlet memurları yasasına tabi olmayan, "usta öğretici" denilen, "ek ders karşılığı görevlendirme" yöntemiyle görevlendirilen öğretmenler var ve bunların durumu gerçekten içler acısı. Bu şekilde görev yapan öğretmenlerin maaşları 200 milyon ile 320 milyon arasında değişiyor. Çünkü ilköğretimde haftada en fazla 30 saat, ortaöğretimde ise 24 saat derslere girebiliyorlar, normal olarak. Ek bir görev üstlenemiyorlar. Bir dersin karşılığı olarak 3 milyon 258 bin lira alıyorlar ve maaşlarından yüzde 19 oranında SSK primi kesiliyor. Dolayısıyla maaşları genelde 300 milyonun altında oluyor.

DOKTORA GİDEMİYOR, İLAÇ ALAMIYORLAR

Bakanlık dört yıldır bu yöntemi Türkiye'nin dört bir tarafında yaygın olarak kullanıyor ve binlerce öğretmen bu statüde çalışıyor. Gerçi atamalara bakanlık pek karışmıyor, il içinde başlayıp il içinde sona eren bir uygulama ama bakanlığın tabii ki bilgisi ve oluru dahilinde. Uygulama şu şekilde:

Usta öğreticiler, il merkezlerinde boş geçen derslerde veya 'normal' öğretmenlerin gitmediği, gönderilemediği ilçeler ve köylerde görevlendiriliyorlar. Milli Eğitim Müdürlükleri, valiliklerin emriyle öğretmen alacağını ilan ediyor ve gelen müracaatları değerlendiriyor. Maaşlar ise bütün devlet memurlarında olduğu gibi maliye tarafından ödeniyor. Tabii eğer 200 milyon lira ile biraz üstüne maaş denilebilecekse.
Devlet asgari ücretin altında personel çalıştırabilir mi bilemiyoruz. "Usta öğreticiler", diğer memurlar gibi Emekli Sandığı'na bağlı da değiller. SSK primlerini yatırdıkları için bir nevi işçi statüsündeler. Fakat işçilerin sahip olduğu haklara da sahip değiller. Bilindiği gibi işçilerin sağlık karnesi alabilmesi için 120 iş gününü doldurmaları gerekiyor ki okullar zaten ortalama 180 gün eğitime açık oluyor. Yarı yıl tatili, bayram tatilleri, resmi tatiller, hafta sonu tatilleri ve özel günler derken ücretli öğretmenlerin ayda ortalama sadece 17-18 gün için primleri yatıyor.

Sözleşmeleri eğitim-öğretim sezonun ilk ayı olan Eylül'de başlasa bile sezon sonuna kadar sağlık karnelerini akmayabiliyorlar, dolayısıyla doktora gidemiyor, muayene olamıyor ve ilaç alamıyorlar.
Hem görevli bir öğretmenin bir sonraki sene görev alıp almayacağı, aynı okulda mı, yoksa bir başka okulda mı görev alacağı meçhul. Görevlendirmeler rast gele yapılıyor.

"KENDİLERİNİ EĞİTİM DÜNYASINAAİT HİSSETMİYORLAR"

Bu öğretmenler kendilerine geçici gözüyle bakıyorlar. Ders açısından uzun vadeli plan ve program yapamıyorlar. Okulun temel kurallarına uyma konusunda bir zorunluluk da hissetmiyorlar. Haksız sayılmazlar.'

Milli Eğitim Bakanlığı 62 bin öğretmen açığı olduğunu açıkladı. Ancak Türkiye genelinde 30 bin öğretmen fazlalığı olduğu belirtiliyor.

Eğitim-Bir-Sen Genel Denetleme Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Mehmet Emin Usta, düşük ücretlerle kısa süreli öğretmen görevlendirmenin eğitimi olumsuz etkilediğine dikkat çekiyor:

"Sınıf öğretmeninin 'usta öğretici' olduğunu düşünün. Her yıl farklı bir öğretmen derse girecektir. Çünkü hem yeniden görev verilmeyebilir, hem de ücret çok düşük olduğundan başka bir iş buldukları an öğretmenliği bırakıp gideceklerdir. Bu ücret ders vermeye gelen öğretmenleri tutmaya yetmez ki. Kendilerine geçici gözüyle bakıyorlar. Ders açısından uzun vadeli plan ve program yapamıyorlar. Okulun temel kurallarına uyma konusunda bir zorunluluk hissetmiyorlar. Haksız da sayılmazlar. Çünkü kendilerini eğitim dünyasına ait görmüyorlar. Bunlar da çok önemli pedagojik sakıncalar doğuruyor. Okuldaki homojenlik bozuluyor. Aynı ortamda aynı işi yapıp farklı ücretler alan insanlar olması ise bazılarının eziklik duymasına yol açıyor. Bu uygulamanın kesin olarak sona erdirilmesi gerek."

Usta öğreticiler için Eğitim Fakültesi mezunları tercih ediliyor, eğitim fakültesi mezunları bulunamaması halinde diğer fakülte, yüksekokul ve lise mezunları da usta öğretici olabiliyor. Ama üniversite mezunlarının çoğunun işsiz olması nedeniyle uygulamada lise mezunları usta öğretici olamıyor.Usta öğreticiler", diğer memurlar gibi Emekli Sandığı'na bağlı değiller. SSK primlerini yatırdıkları için bir nevi işçi statüsündeler. Fakat işçilerin sahip olduğu haklara da sahip değiller.

Öğretmen ihtiyacının kapatıla-madığı ve usta öğreticilerin de gitmek istemediği 'ücra' köy ve ilçelerde ise vekil öğretmenler görevlendiriliyor. Bunlar öğretmenin maaşının 2/3'üne ek olarak ders ücreti alıyorlar. Sözleşmeli öğretmen uygulaması ise bilgisayar ve ingilizce gibi yoğun ihtiyaç duyulan ama üniversitelerden mezunu az olan branşlarda var. Maaşları normal öğretmen maaşının da üstünde. Bilgisayar Mühendisleri veya ingilizce eğitim görenler de sözleşmeli öğretmen olabildiklerinden bunlar daha iyi bir iş buldukları an bırakıp gidiyorlar ve eğitim yarıda kesilebiliyor.

Mehmet Emin Usta, bunun devletin gittikçe bir işletmeye dönüşmesinden kaynaklandığını belirtiyor: "Devlet gittikçe bir işletmeye dönüyor. Devlet eğitim işini herhangi bir işletmenin ürettiği hizmet gibi göremez. Eğitimde devamlılık esasken, her yıl hatta dönem ortalarında yeni bir öğretmenle bu süreç kesiliyor. Çocuklar öğretmensiz kalıyor. Öğrenci bir disiplin, bir tarz kazanmıyor. Öğretici verimliliği de kesinlikle düşüyor."

62 BİN ÖĞRETMEN AÇIĞI, 30 BİN ÖĞRETMEN FAZLALIĞI VAR

Tüm bunlar belki de IMF'yle yapılan sözleşmelerin bir sonucu. Neticede IMF, devlete ne kadar öğretmen alacağını ve hangi koşullarda alabileceğini dikte ediyor. Geçtiğimiz günlerde Milli Eğitim Bakanlığı Türkiye genelinde 62 bin öğretmen açığı olduğunu açıklamıştı. Buna mukabil olarak tüm kamu kurum ve kuruluşlarına memur alımı için toplam 48 bin kadro kullanılmasına izin var. Milli Eğitim Bakanlığı çaresiz gibi görünüyor olabilir ama yaklaşık 30 bin öğretmen fazlalığı olduğu da dillendirilen bir gerçek.

Örneğin, doğudaki herhangi bir ilçede fizik öğretmeni bulunmazken, Antalya Ticaret Lisesi'nde 4 tane fizik öğretmeni görevlendirildiği oluyor ve bu öğretmenlerin her biri haftada an çak 6 saat derse giriyor. Bu neden le Milli Eğitim Bakanlığı'nın kay naklarını öncelikle doğru kullanması gerekiyor.

Usta öğretici meselesine dönecek olursak. Sendikaların meseleye il gisizliği gerçekten dikkat çekiç değil mi? Usta öğreticilerin sendikalara üye olma hakları yok. Sendikalar kendilerine üye olamayacak insanların sorunlarına duyarlı olamıyorlar demek ki. Eğitim sendikalarının sadece personelle ilgilenen sendikalar o maktan öte eğitimin bütünüyle ilg lenmeleri lazım ki 200 milyona F öğretmen çalıştırılırlasın.

İdris SARUHAN/GERÇEK HAYAT

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber